Diyarbakır ve Mardin'de yaşanan orman yangını felaketleri son günlerde canımızı iyice sıktı. Gerçekten yanan bitki örtüsü ağaçlar buralarda evi olan hayvanların telef olması gerçekten çok üzücü. Doğanın dengesi böyle bozuluyor. Bitki örtüsü ve o gördüğünüz ağaçlar bir senede oluşmuyor. O kadar çok sene ve o kadar çok emek lazım ki size anlatamam. O koca ormanların ağaçların bir kibrit çöpü kadar etmeyen ihmaller yüzünden kül olması ciğerimizi yakıyor.
Ciğerim yanıyor cümlesi maneviyatı hatırlatsa da size aslında bu durum maneviyattan çıkıp fizyolojik bir sorun halini aldı ve gerçekten den durum böyle devam ederse birkaç yüzyıl sonra insanlar o bilim kurgu filmlerinde gördüğünüz gibi oksijen maskeleriyle gezebilirler. Dışarıda güle oynaya gittiğiniz parklar garden konseptli açık hava etkinlikleri son bulabilir ve daha şu an aklımızın alamayacağı birçok durumu yaşayabiliriz.
Korkuyorum aklıma bu bilim kurgu senaryoları gelince. Daha neler görüp yaşayacağız, kim bilir. Gaz maskeleri, olmak zorunda olduğumuz aşılar, evden çıkma yasakları, suları ve havayı dahi idareli kullanmak durumunda kalacağımız bir yüzyıl düşünüyorum da kabus gibi geliyor.
Lütfen bu felaket senaryoları gerçek olmadan önlem alalım. Yeşil bir dünyaya ihtiyacımız var. Havayı derin derin içimize çekmeye orman yürüyüşleri yapmaya, çocuklarımızla piknikler yapmaya, açık hava etkinliklerine ihtiyacımız var. Çocuklarımıza temiz bir doğa temiz bir gelecek bırakmaya ihtiyacımız var
Ben bu satırları yazarken belki yine sorumsuz bir piknikçi içtiği meşrubat şişelerini çöpe atmak yerine ormana atıyor ya da sigara içen biri söndürmeden ağaçlık bir alana izmarit atmaya devam ediyor veya yine sorumsuz biri elimdeki çöpleri içindeki yanıcı patlayıcı maddelerle ağaçlık alana bırakıyor. Daha özenli daha farkındalık sahibi insanlar olmamız gerekiyor. Diliyorum artık böyle haberler duymayız daha güzel daha ferah daha içimizi açan günler olsun
Sağlıcakla kalın. Haftaya görüşmek üzere…