Hayat birçoğumuz için olumsuzluklarla ve olanaksızlıklarla dolu. Hayatın kendisinde var bu aslında doğasında var. Dünyanın en zengin en iyi yaşayan insanını bulup sorun mutlaka size bir derdini anlatacaktır. ‘Hayat insanları dört başı mamur yapmaz’ der büyüklerimiz. Bu cümleyi çocukken hiç anlamazdım. Neden derdim. Ne demek derdim. Bu yaşıma gelince ve birçok tecrübeden geçince anlıyor insan. Hayat insana ayna gibi gösteriyor eksikleri, huzursuzlukları, savaşması gereken konuları. Her şeyi önümüze getiriyor. Hepimiz bir sınavdan geçiyoruz. Öyle ya da böyle bir şekilde bu sınavı vereceğiz.  Asıl unutulmaması gereken ve mücadelemiz içinde görülmesi gereken şey kendi enerjimiz. Ona odaklanmamız ve enerjimizi ne olursa olsun yüksek tutmamız lazım. Olumsuzluklar arasında kendimize olumlu bir yol bulup onu kendimize kalkan yapıp bu yolları yürümemiz gerekiyor. En büyük motivasyon kaynağımız da her şeyin bir sonu olduğu. Bu sıkıntıların bu sınavların hep bir sonu var. Böyle düşünerek daha istekli yürümek gerekiyor o yolları…

Şimdi bunları okurken eminim hadi oradan olacak şey mi diyen birçok okurum var biliyorum. Ben içinizden geçeni belki de en kibar şekilde dile getiriyorum şu an. Sizleri çok iyi anlıyorum. Şunu unutmayın ki hepimiz insanız ve hepimiz türlü mücadelelerden geçiyoruz. Önemli olan buralardan geçerken o olumsuzluğun içinde kendinize bir olumlu yol bulabilmek. Bir motivasyon kaynağı yaratmak. Önünüzde belki de bitirmeniz gereken çok zor işler var, kolunuz bile kalkmazken nasıl kendinizi motive edebilirsiniz bunun yolunu bulmak gerekiyor.

Ben çok sıkıntılı olduğum zamanlarda ve işlerimin gerçekten çetrefil bir hal aldığı anlarda. En çok sevdiğim şarkıları ya da televizyon dizisini açıyorum. O televizyon açıkken ve o sevdiğim şeyleri karşımda görünce yaptığım işler ya da yapacağım işler fil kadarken birden o filler karınca kadar kalıveriyor.  Sevdiğim mutlu olduğum müzikler bana yapmakta olduğum zorlukları göstermiyor sanki. Bir gün bir arkadaşımla dışarıda yemek yemek için sözleşmiştik. Sonra kendisi bir yarım saat kırk dakika kadar gecikeceğini söyledi. O an o kadar açtım ki, sanırım kan şekerim baya düşmüştü. Restorana doğru geldim. Bir baktım hemen restoranın yanında müzik aletleri satan bir dükkân. İçeri girdim. O kadar sevdiğim bir yerdeydim ki o an açlığımı unutmuşum ve zamanın nasıl geçtiğini hatırlamıyorum. O aletler, o tınılar, o gıcır gıcır gitarlar düşen kan şekerimin önüne geçmiş düşünün. O an dönüp neredesin diye arkadaşıma kızacağıma iyi ki gecikmişsin bile dedim. Zaman su gibi geçmişti ve biz sohbet ederek keyifle yemek yemiştik. O günü dün gibi hatırlıyorum.

Burada sizlere anlatmak istediğim çok küçük bir örnekti aslında. Hayat ne kadar olumsuz olursa olsun sizi paçalarınızdan tutup aşağı çekerse çeksin. Sizi motive eden küçük mutlulukları bulun ve asla bırakmayın.. O zaman o fil gibi dertler size karınca gibi gelecektir emin olun.

Sağlıcakla kalın. Haftaya görüşmek üzere…