Bizi biz eden şeydi aile… 

     Büyük küçüğü dinler, ķüçük büyüğü dinler-saygı duyardı. Özel Televizyonlarla başlayan medya çağı, sildi süpürdü, götürdü, gerek erozyonla gerekse, selle, son darbe de tabiat Ana’dan, Covid pandemisi ve depremle.

       Çökmüş Aile...

    Parçalanmış Ailede ki insan yıkılan kişi, diz çöken bir bireydir. Artık kendisi hiç olamaz, hep başkalarının hayatıdır yaşadığı. Acılar denizinden çıkamaz da, yapayalnız insan.

    Eskiden neferiydi birbirinin, Aile bireyleri. Kimse kardeşini, annesini-babasını hiç kimseye değişmezdi.

     Adı konmamış sihirli bir güç vardı ortada, biraz ilahi.

     Şimdilerde kardeş kardeşin en büyük rakibi, en büyük düşman olarak görebiliyor.

    Server 16 yaşında. Ona bütün her şeyi yaşatmış mahkûm olduğu hayat. Nedense, girdiği yalanlar kafesinden bir türlü çıkartmıyorlar.

Anne en iyi Hekim-en iyi psikolog/Baba en büyük Başkan... Eskidendi

Anne baba didişmeleri bir türlü vakit ayırılamayan çocuk ve nihayet her şey zayi.

     Server'in hayatının freni de patladı, faciaya doğru tam gaz ilerliyor…

     Bütün Ailenin suçunu üstlenmiş, (suçu olmayan çocuk)en büyük cezayı da o çekiyor.

    Server nedense her yanlışa meraklı, her yaptığı her ettiği olay, bozuk aile düzeni onu hep uçlara itmiş, ortalarda yer bulamıyor...Sonu fena olacak.

       Lanetlilik Meksika dalgası gibi artık.

   Anne baba hâlâ aynı evde yaşayan iki düşman. Evlilikleri bitmemiş görünürde (17 yıldır) ama fiziken-ruhen ve Tanrının katında biteli 13 yıl olmuş.

     Sonu başında belli olan evliliklerde çocuk neden dünyaya getirilir ki.

     O çocuğa insanlığı sunamadıktan sonra, hayatın içinde kalabilmeyi, başarıyı ya da başarızlığı ve onlara karşı dirençli kalabilmeyi. Hayatın, o vahşi tabii hayattan hiçbir farkı olmadığını idrak ettiremedikten sonra. Bazen, anlatamadıkların/sonrası malum: Kaybedenler kulübünün üyesi, acılar denizinde boğularak yaşayan ölü bir çocuk. Yani doğmadan ölmüş, kaderinin figüranı gibi.

      Eskiden kutsal olan aile (şimdilerde, nedense değil) çok iş düşüyor sana...Birebir yakın markajla (gerektiğinde çocuk-gerektiğinde büyük ol/gerektiğinde ağla -gerektiğinde gül) o dünyaya getirdiğin insanı yakala. Aksi takdirde sonu başından belli olan hayatlara devam; piyonluğa, tutmalığa.

       Ayakta mı? Yoksa yıkık mı! Medya çağının mağlupları hayata namağlup

     İsmet Tanlı