Geçtiğimiz günlerde bir tweet dolaşıyordu sosyal medya hesaplarında. Bilmem rast geldiniz mi? Psikoloji bakanlığı kurulmalı bu ülkede yazıyordu. O kadar yoğun bir iş temposunun arasında buna denk gelmek güldürdü beni. Aslında hak da vermedim değil. Toplum olarak psikolojimizin çok da iyi olduğunu söyleyemem. Eski zaman hikâyelerindeki, o yokluk zamanlarında insanların bizlerden daha mutlu olduğu tasdiklendi artık. Annelerimiz babalarımız bizden çok şanslı bir nesildi. Onların kendi anne ve babaları onlardan da daha şanslıydı. Çünkü bazı şeylere sahip olamadığımız ama dürüst ve güzel insanlara sahip olduğumuz zamanlardı onlar. Çocuk halimizle bile kendi kendimize tahtalardan oyuncak uydurduğumuz. Her zaman üretilen ve üretilmeye çalışılan büyülü bir zamandı. Sokaklarda oynayıp bir araya geldiğimiz. Misafir gezmelerinin bitmediği. Ocakta bir tencere kaynıyorsa bütün malladeki çocuklara yetecek kadar bir şeylerin yapıldığı ve hep paylaşıldığı bir zaman vardı. Ve hep hayal eden hayal gücü yüksek çocuklardık derler. Dert tasa o zamanda varmış ama bu zamanki kadar mutsuz insan yokmuş etrafta. Ne garip değil mi?
Zaman bizlere birçok imkân ve hayallerin ötesinde bir dünya verdikçe biz memnun olduk önce sonra bir mutsuzluk geldi yerleşti herkesin içine… En büyük sebebi de artık bu zamanın insana hayal edecek bir şey bırakmaması galiba. Üretmek ve yapmak istediklerimizin parayla satılıyor olması. Herkesin tek başına gayet iyi kendi kendine yetebiliyor olması. Kimsenin kimseye herhangi bir ihtiyacının kalmamış olması. İnsanların git gide paylaşmayı bırakması. Daha da bencil olarak hareket etmesi. Dolayısıyla nezaketin, hoşgörünün, saygının, sınırların yavaş yavaş yok olması. Ve burada daha saysam belki de iki üç makale dolusu maddenin olacağı birçok neden sıralayabilirim size. Ben yazdıkça başınızla onayladığınızı da görebiliyorum sanki. İnsanların yabancılaştıkça birbirlerine daha kolay savaş açması ve içinden çıkılmaz durumlar ve ötesi de maalesef şu anki hayatın içinde… Bunlar bizim şahit olduğumuz gerçekler. Bu sebepten psikolojimiz bozuldu diye düşünüyorum. Bir bakanlık olmasa da bunun için bizler kendi bakanlığımızı kendi içimizde kurabiliriz. Nasıl yapacağız bunu? Tabii ki daha çok sanata tutunarak, daha çok arkadaşlarımızla bir araya gelerek, daha güzel günlerden konuşarak, eski anıları hatırlayarak, dostlukları pekiştirerek bunun biraz olsun üstesinden gelebileceğimize inanıyorum.
Sanat bizleri o var olmak istediğimiz o dünyalara taşıyor. Aslında özgürmüş gibi görünüp yalnızlaştığımız o hapishanelerden bizleri kurtartıyor. Daha çok insanla, doğayla, müzikle ve eserlerle buluşturuyor. Dolayısıyla hayal gücümüzü de bir parça olsun kamçılıyor. Bu yüzden hayat sanatla daha özgür ve yaşanmaya değer. Daha çok insanla buluştukça, paylaştıkça ve hayal edebildiğimiz özgürlükte bizlerde var oluyoruz.
Sağlıcakla kalın. Haftaya görüşmek üzere…