Kainattaki farklı hayat formlarıyla, ilk kez temas edilen konuları işleyen eserlerde birbirini destekleyen iki temel problem ön plana çıkarılmıştır. Hayali çizgiler ve sınırlar ihlâl edilip de ötekinin kozmik ölçekteki karşılığı olan birtakım 'varlıklar' bizlerle iletişime geçtikleri zaman, hayatımızın, dilimizin, tarihimizin " gelişigüzelliğiyle" yüzleşmek mecburiyetinde kalırız. Öncelikle ve özellikle karşımızda, bizim bildiğimiz anlamıyla bir 'anatomiye' sahip olmayan, bizim bildiğimiz işaret ve sembollerden habersiz, niyetini ve varlık sebebini anlayabilmek için hiçbir dayanak noktamızın olmadığı, sadece " canlı" sözcüğüyle zihnimizde canlandırabildiğimiz ve sınıflandırabildiğimiz bir varoluş biçiminin mevcudiyeti ortaya çıkar.  Böylesi bir temasta, karşımızdakini tahlil etme gücümüz yalnızca insan merkezli bazı metaforlar yoluyla olabilir. Daha fazlasını algılamamız mümkün değildir. Eğer algılayabilirsek bu bizi neye dönüştürür? Ürküten bir teorem, kanaatimce... Sonuç olarak: İnsan zihni ve düşünceleri o kadar saf ve o denli anlık gereksinimlerinin etkisindedir ki, kötü niyetli biri aldatılmaya hazır insanlar bulmakta hiç zorluk çekmez, kanaatindeyim, Vesselam...