Akıp geçerken zaman koca bir yılı daha bıraktık geride. Siyasi arenada bazen normalleşmeye, bazen gerginliğe, zaman zaman da kavgalara tanık olduk. İstenmeyen çok şey yaşandı ülkemizde; Terör belası, kadına, çocuğa, hatta sokak hayvanlarına yönelik cinayetler, istismar ve şiddet gibi.

Tarihi bir yıldı aslında geride bıraktığımız 2024…Örneğin 31 Mart yerel seçimleri CHP için 47 yıl sonra bir ilk, Ak Parti içinde 22 yıllık bir ilk.

Türkiye genelinde belediye başkanlığı seçiminde CHP, AK Parti'yi geride bırakarak tarihi bir başarı ortaya koydu. CHP yüzde 37,7 ile birinci parti olurken, AK Parti'nin oy oranı yüzde 36'nın altında kaldı.

Her iki partinin de 2025 ve sonrasında ya da olası bir erken seçimde konumu ne olur, CHP aldığı oyları koruyabilir mi, ya da Ak Parti yine mi kazanır bunlar ayrı konu.

Biraz da kentimize bir dönüp bakalım: Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü, bu memlekette bu güzel Adana’da doğmuştur” dediği kentimiz acaba hala eskisi kadar mi yoksa daha mı güzel, ya da artık nefes alınamaz bir hale mi geldi?

Adana’nın akciğerleri Çamlıca arsaları elimizden gitti. Şimdi orada binalar yükseliyor.

Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi raporuna göre, Adana’da metamfetamin kullanımı arttı. Genel olarak uyuşturucu kullanımı aslında artan. Suç örgütleriyle anıldı Adana…

Kaldırım işgalleri, motosiklet terörü, hala rayına oturtulamamış bir toplu taşıma sistemi, dolmuş, otobüs terörü, kentin göbeğindeki metruk binalar.

En yoksul illerden biriyiz, en çok şehit veren, işsizlikte zirve yapan bir şehir Adana.

İnsanlar kaldırımda yürürken, ya da bir parkta çocuğun elinden tutmuş yürürken arkanızdan motosikletli bir korna çalıyorsa, yol verme, park etme tartışması kanlı bitiyorsa, sokaklar, caddeler pimi çekilmiş bomba gibi gezenlerle doluysa o şehirde kent kültürü de bitmiştir, insanlıkta artık yavaş yavaş tükenmeye doğru yol almaktadır.

İyisiyle, kötüsüyle, acısıyla, tatlısıyla bir yılı geride bıraktık. Aslında bize düşen sevgiyi, hoşgörüyü, umudu büyütmektir. Hangi siyasi yapı olursa olsun, kim ya da kimler, iç ya da dış güçlere bağlasalar da ayrışmamalıyız. Değerlerimize sahip çıkmalıyız. Bir insan tüm varlığını kaybedebilir, evi, arsası, servetini kaybedebilir ve çalışıp, yeniden toparlanabilir ama bizleri biz eden değerleri kaybedersek önce insanlığımız ölür ve yarınlara yazık olur.

İşte bunun için inadına, barış, sevgi, kardeşlik, hoşgörü ve dayanışma diyelim.

 Işığımızı yitirmeyelim.

Yeni bir yıla yeni umutlarla merhaba…