Filistin’de ve Gazze’de son yılların en büyük trajedisi yaşanıyor. Düne kadar ataları sabun yapılıp türlü işkencelerle öldürülenlerin torunları bugün Siyonist terör çetelerini kurmuş adeta şeytana rahmet okutan türden zulümler ile çoluk çocuk, kadın, hasta, yaşlı genç demeden ölüm yağdırıyor mazlumların üzerine.
Hal böyle olunca toplumun her kesiminden duyarlı insanlar kendince üzerine düşeni yapıyor. Yaşlı anneler, nineler namazlarında gözyaşları dökerek dua ediyor, yaşlı babalar ve dedeler zulmü herkese duyurmaya çalışıyor, gençler sokaklarda yürüyerek, araç konvoyları düzenleyerek, zulmün kaynağının şehirlerimizdeki temsilciliklerinin önüne gidip 'şeytan' taşlayarak zulme karşı çıkıyor. Sadece ülkemizde değil dünyanın dört bir yanında katil sürüsüne öfke kusan on binlerce insan sokaklara dökülüyor. Savaşması gereken savaşıyor, şehit olması gereken şehit oluyor.
Bir kısım insanlar Siyonist işgal çetesine destek verdiğini açıklayan firmalara boykot uygularken bunu sosyal medya hesaplarından hazırladıkları görsellerle videolarla milyonlara duyuruyorlar.
Bir kısım öğretmenler okulda derslerinde çocuklarımıza direniş bilincini aşılarken, bir kısım diyanet personeli de cami cemaatine zulme karşı kıyamı emrediyor.
Bütün bunlar kişisel olarak belki yapılıyor ama daha güçlü bir ses çıkması açısından yapılması gereken kurumsal duruş bir türlü gerçekleştirilmiyor.
Her zaman söylemiş, yazmışımdır. Eğer toplumda bir fitne, bir fesat varsa, toplum her geçen gün daha kötüye gidiyorsa bunun sebebi iki gurup insan; Birincisi imamlar diğerleri öğretmenler.
Toplumun öncüsü, önderi, lideri konumunda olması gereken bu iki gurubun temsilcileri asli işlerini dahi yapamaz pozisyona gelmişse, akıllarında hep daha fazla para kazanmak varsa, "İkinci evi nasıl alırım? Üçüncü arabayı nasıl satarım? Borsadaki, kripto para piyasalarındaki kazancımı nasıl katlarım?" derdi ile uğraşmaktan yani dünyaya, dünyalık işlere, maddiyata meyletmekten başka bir şey düşünemez konuma gelmişlerse bu toplumu nasıl şekillendirecekler, nasıl duyarlı bir nesil imar edecekler ki?
Öğretmen artık tek bir soru bile hazırlayamaz konuma gelmiş. Ödev verirken, yazılı sorusu hazırlarken bile internetten bulduğu hazır soruları kullanır olmuşsa, imam günde beş (çoğu zaman üç ya da dört) vakit namaz kıldırarak aldığı maaşı helal kıldığını düşünüp kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmıyorsa, her durumda 'çalıyı dolaşmak' kendisine daha kârlı geliyorsa kime, neyi/nasıl anlatacak ki?
Okulda öğrencinin, velinin öğretmenine saygısı kalmamış. Niye acaba?
İmamı kimse hesaba alıp söylediklerini yapmıyormuş. Niye acaba?
Hadi (kabul etmemiz zor ama) bu son Filistin (Gazze) meselesinde eğitim camiasını taca atalım. Diyanet neden suskun? Birisi bana bu sorunun cevabını verebilir mi?
Cami imamları, vaizler, müftüler neden bu işte sorumluluk alıp toplumu yönlendirmiyor. Sorsak, "Devlet memuruyuz" diyecekler. Allah’ın memuru olmazsan tabi konjonktüre göre şekil alır, sana; "Sus!" denilirse susar, "Konuş!" denilirse konuşursun ama konuşman gerekirken sustuğun zamanların hesabını Allah’a vereceğini de unutma Hocam!
Bırakın dernekleri, vakıfları, cemaatleri bir genç kadar inisiyatif alamayan imamları, hocaları, müftüleri kim lider/önder yerine koyar? Kim söylediklerini kaale alır da ardından yürür.
Ben bugüne kadar bu tarz şeyleri her yazmamda öğretmenlerden de imam-vaiz-müftülerden de hep küsenler oldu bana. Zannediyorlar ki onlar, "Ben sana küstüm, seninle artık oynamıyorum" deyince ben doğru bildiğimi yazmaktan vazgeçeceğim. Ben dünyanın nimetlerine dalmış bir öğretmen ya da bir Diyanet görevlisi değilim ki, "Kim, ne der?" diye düşünerek atayım adımlarımı…
Dedim ya hadi bu yazıda eğitim camiasındaki bir kısım insanları kenara koyalım. Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa, Kudüs, Gazze, Filistin söz konusuyken Diyanet camiasının çok büyük bir kısmının bu suskunluğunu kime şikâyet edelim?
Ey! Müftülerimiz, vaizlerimiz, imamlarımız; Şeyh Ahmet Yasin yarın yakanıza yapışacak. Suriye’deki "Hepinizi Allah’a şikâyet edeceğim" diyen çocuk yakanıza yapışacak. Evleriniz, arabalarınız, yaylalıklarınız ve dünyalık mal ve mülkleriniz, bankadaki paranız sizi ahirette kurtaramayacak haberiniz olsun.
Ben size Hakkı tutup kaldırmanızı bunu yaparken de eğer maddi bir kayba uğrarsanız sabredip Allah’tan yardım dilemenizi tavsiye ediyorum. Yoksa vallahi işiniz yaş. Benden söylemesi…