Türkiye insanının kullandığı para birimi TL’nin değer kaybetme neticesinde, fiyat artışları sürdükçe, yoksullaşan vatandaşın sıkıntısı da sürecektir.
Ekonominin temel sorunlarını incelerken, karşımıza ekonomik verilerden çok, yanlış verilmiş politik kararlar çıkıyor. Son yıllarda dünyada karışıklıklar olsa da, ülkemizin ekonomik krizden kurtulamamasının başlıca nedenlerden birincisi; ehliyetli kişinin iyi olmaması ve aracı kullanırken yarı yolda değiştirilmesidir. Ayakları yere sağlam basan, açıklamaları ile inandırıcılığını yitirmeyen, hedefleri gerçekçi ve açıklamaları şeffaf olmalıdır. Bugün bu yolda adımlar atılıyor gibi gözüküyor. Ancak bu hamleler devletin bütçesini korumak hedeflidir. Türkiye toplumunun tamamının mutluluğa; ya da refaha kavuşmasından söz edilemez. Bugün emeklilerin aldıkları maaşla geçinmesi söz konusu değildir. Bir kısmını çalışmakta olan ailenin diğer fertleri desteklemekte, bir kısmı ek iş yapmakta, bir kısmı kenara koyduğu; biriktirmiş olduğu rezervini tüketmektedir. Hepsinin ortak noktası, memnuniyetsizlik, burunlarından derin derin solumalarıdır! Son gelen memur ve memur emekli zam açıklamasına bir bakın. Hakem kurulu kararına göre, 2024’ün ilk altı ayında yüzde 15, ikinci altı ayında yüzde 10; 2025 yılının ilk altı ayında yüzde 6 ve ikinci altı ayında yüzde 5 zam yapılacak. Nerede enflasyona ezdirmeyeceğiz sözleri. İş çıkmaza gidince hakem heyeti baskılaması ile hiçte demokratik olmayan bir kararla çalışanlara verilecek olan zam “bilimsel” değildir.
Toplumun ekonomik sorunlarını incelerken makroekonomi, bireysel tüketicilerin ekonomik sorunlarını incelerken mikroekonomi deniliyor. Bizim daha çok karşımıza çarşı, pazar birey odaklı ekonomi çıkıyor. Fiyatların yükselmesi karşısında insan modellerinin tepkilerini, arz ve talep ilişkilerini inceliyoruz. Karşımıza ekonominin bir bilim olduğu sonucu çıkıyor. Yoksulluk yayılırken, AVM’ler, marka mağazalarda satışların nasıl sürdüğü sorusunu yönetenler ile karşılaşıyoruz. Cevap çok basit “Fiyatlar gelecekte daha da artacak, bulduğunu al, bu fiyata bu malı bir daha bulamazsın düşüncesi, tüketimi teşvik ediyor.” Bu Türkiye ekonomisinin yılın 2’nci çeyreğinde 3,8 büyüme verisi açıklanmasına neden oldu. Gerçek büyüme tüketimle değil, üretimle olandır. Bu aldatmacaya inanmayın.
OKULLAR AÇILIYOR
Bugün itibariyle okul sezonu açıldı. İlkokula başlamanın maliyeti 3 bin TL’yi buluyor. Okul kıyafeti, ayakkabı, çanta, kitap ve kırtasiye maalesef geçen yıla göre fiyatları yüzde yüz artmış. Özel okulların sadece kıyafetleri 4 bin TL ile 6 bin TL arasında değişiklikler gösteriyor. 2 ve daha çok çocuğu okuyan bir ailenin halini düşünmek insanı üzüyor.
Ekonomik piyasalara bakacak olursak, Borsada işlem yapan vatandaş sayısı 6 milyona yaklaştığı belirtiliyor. Yeni para ve yeni alıcı geldikçe borsa yükseliyor. Altının onsu bugün için yatay gözükse de, dünya piyasalarında ki belirsizlik her an altının onsunun yukarı gitmesine neden olabilir. İnşaat sektörü durmak üzeredir. Yeni konut satışlarının yapılabilmesi için kredi faizinin ve limitinin arttırılması sektör tarafından bekleniyor. Dövize talep olduğu sürece fiyatının yukarı gitmesi önlenemez.