Asgari ücretlilerin, memurların ve emeklilerin zam görüşmeleri çok yakında başlıyor. Bakanlığın günler öncesinden bu sıkı pazarlığa hazırlandığı açık,fakat medyanın sürekli altını çizdiği noktanın tam tersine ne asgari ücretlinin ne de memur emeklisinin pek umurunda değil gibi.Çünkü yıllardır alışagelmiş bir senaryo var,TÜİK verileri ve gerçekle pek bağdaşmayan pembe rakamlar,kepçeyle gelen zamların ardından yeniden vatandaşın cebine çay kaşığı ile zammı belirleyecek.

  TÜİK verileri 2021 yılından bu yana Türkiye ekonomisinin her geçen yıl büyüdüğünü duyursa da toplumun büyük bir kesimi geçim sıkıntısı yaşamaya devam ediyor.Ülke olarak büyüyoruz,Türk lirası değer kazanıyor,bilhassa bireysel serveti olanlar servetine servet katıyor fakat bu büyümenin altında ezilen %80’lik bir çoğunluk var.Şöyle ki,yüksek gelirli aileler bir önceki yıla nazaran gelirini arttırıyor fakat orta ya da düşük gelirli aileler de durum tersi,gelir giderek düşüyor.Sürdürülebilir olamayan suni büyümenin maalesef toplumsal refaha pek bir katkısı olamıyor.Faiz ve tüketim endeksli bir büyümeden zaten böyle bir katkı beklenemez.Aksine,kaliteli istihdam yaratan,ileri teknolojiye dayalı seri üretim ve rekabetçi ihracat niteliğine sahip bir büyümenin sağlanması gerekiyor.

  Ülkemizde gelir ve servet dağılımdaki adaletsizliği gidermek adına güçlü bir mücadele ve ücret pazarlığı yapılamıyor. Sendikalarında bu anlamda attıkları somut adımlar çok yetersiz.Belirli bir rant kesime hizmet eden ekonomik istikrarsızlıklar,yüksek enflasyon rakamları ve şekilsiz büyüme devam ettiği sürece bu gelir eşitsizliği sürüp gidecek gibi.

  Gelinen noktada öncelikli hedefin, ekonomide istikrarın sağlanması ve enflasyonun tek haneli rakamlara indirilmesi olması diyebiliriz. Enflasyonu düşüremediğiniz sürece ne bozulan dengeleri düzeltebiliriz ne de çalışanların evlerine aş götürmelerini sağlayabiliriz.Yoksulluk baki kalır.

EMRE KIR

EĞİTİMCİ / YAZAR