Resmi adı İslami Direniş Örgütü olan Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e karşı başlattığı ani, beklenmedik ve anlamsız saldırının yankıları hala devam ediyor. Uluslararası basında her ne kadar bu saldırı eşi benzeri görülmemiş, bir neslin gördüğü en iddialı operasyon gibi lanse edilse de bu hareketin taraf ciddiyeti konusunda oldukça fazla soru işareti var. Eğer bir yeri tutamayacaksa, herhangi bir toprak elde edemeyecekse Hamas niçin böyle bir adım attı? Elbette akla gelen en önemli sorulardan birisi bu, ama bu girişimin sonunda Hamas örgütünün ne elde edeceği sorusunun cevabı hala yok. Belli ki bu anlamsız saldırının arkasında yine stratejik ve sosyolojik bazı planlar var.
Böyle bir girişimin öncül sebepleri arasında çeyrek asırdır katledilen ve tutsak olarak kayda geçen sayının İsrail vatandaşlarına nazaran yaklaşık 6 kat Filistinli olması. Ama şu bir gerçek ki Hizbulllah’a sağlanan mühimmatın bir benzerinin Hamas örgütüne de sağlanması ,İran’ın da perde arkasında bu girişimi çok net desteklediğinin çok açık göstergesi. Hamas sözcülerinden birinin en son ki konuşmalarından birinde İran’a teşekkür etmesi de gözden kaçmadı. İsrail’in yüzyıllardır var olan ‘’Büyük İsrail Projesi’ ne karşılık İran’ın da var bir hayali. Nitekim,İran dini lideri Hamaney’in bir konuşmasında ‘’ 20 yıl içerisinde İsrail diye bir devlet kalmayacak.’’ sözleri bu hayali doğruluyor.
Cevap arayan tuhaflıklardan bir tanesi de savunma teknolojisi ve stratejisi ile böbürlenen İsrail devletinin nasıl oluyor da 40 küsür kilometrelik bir mesafeden böyle bir saldırıya hazırlıksız yakalanıyor. Havadan paraşütle İsrail topraklarına inen Hamas güçlerinin askeri radarla belirlenip engellenememesi de oldukça enteresan bir done. Böylesine elini kolunu sallaya sallaya yapılan bir operasyon bana 11 Eylül İkiz Kule saldırısını hatırlattı.Benzer olayların yaşanması gibi bir teori de muhtemel. İsrail belki de Gazze’yi tamamen ele geçirmek için belirli sayıda insanı feda etmiş de olabilir. Ama şu bir gerçek ki taraflar ve cepheler genişlemeye devam edecek.